21 Ağustos 2009 Şavşat

şavşat merkezi tam bir hüsran.bir sürü dipdibe yapılmış yüksek yüksek kooperatif binaları. birge fotoşoplanmış gibi diyor. evlerin arasından görünen yemyeşil orman fotomontaj gibi. gerçi bu şavşat'a özel bir durum değil, karadeniz genelinde merkezlere yaklaşınca durum böyle..biri söylemişti, zeynep, merkezlerden uzak durun diye, öyleymiş, öyle yaptık.
hemen meydancık'a gitmeli de nasıl gitmeli:
şu hanımkızlar meydancık'a gitmek isterler. araba var mı ki bu saatte? işte köy arabaları saat 3'te çıkarlar. hem siz n'apıcaksınız ki meydancıkta? görmeye, belki kalırız hem. meydancık dediğin bir sürü köy hangisine gitmek istiyorsunuz ki? hmm bilmem ki hangisine gidelim?muhtar emmi! şu hanımkızları meydancık'a atıversen? ya bana yanaşma bugün başım çatlıyo valla, hiç bişey yapamam.neyse biz inelim burda madem, çok teşekkürler! araba kiralayalım!birg parlayan gözlerle son bir şansını dener zeynep'e karşı. yol boyuncaki bütün bu araba kiralama savaşından bezmiş olan zeynep e bul da kiralayalım der.esnafa sorarlar. araba kiralanıyor mu burda? siz nereye ki? meydancık'a. ha ya bakın şimdi araba kiralamayla aynı fiyata gelir. o yolar da çok kötü mümkün değil gidemezsiniz. bu arada esnaf etrafımızda çaylar ısmarlandı çoktan. sohbet koyu.bizim ömer var. çok güvenilir çocuktur, taksici. çağıralım bir konuşun. olur bi konuşalım madem.ömer bey gelir. hakikaten yüzünden güven akıyor. ömer sizi maden'e götürsün, uzaktır ama en iyi korunmuş köydür. buraya kadar geldiniz, maden'i görün. kalacak yer var mı? yok da öğretmenevinde kalırız diye düşündük. yok ya burdaki öğretmenevinin misafirhanesi. orman müdürlüğüne bir bakın.
150 dedi ömer, düşün taşın, beynimiz çatlayacak. paramız da yok ki çok. bi nefes gidelim diyiverdik.
ömer bey orman müdürlüğüne sordu kalacak yer yokmuş. hallederiz dedi koyulduk yollara.
yolda sık sık durduk, zormuş yolları araba kiralanmazmış hakikaten. böğürtlen sefası.
çıktıkça çıkılıyor. 2000 küsürler oldu. hala çıkıyoruz.

maden o kadar yukarıda ki korunup kalmış öylece. mis gibi ahşap kokusu var. evlerin bir yüzlerindeki tahtalar yanmış güneşten. renkleri de yanık yanık..kokuları da mı ne? evlerin çatılarındaki örtü de ahşap. kiremit gibi. bunlar son kalanlarmış o civarda.
aşağı mahalleye bıraktık arabayı. ilk soner çıktı önümüze elinde ekmeği. kemiriyor.
sonra adım başı çat pat türkçe konuşan bir sürü kişi. kadınlar özellikle çok güzel. gürcüce konuşurlarmış bu insanlar. tepenin ardı gürcistan. nerdensiz? istanbul. hoşgelmişsiz!
yukarı mahalleye yürüyoruz. hava çok soğuk. ömer beyle de artık epey bir konuşmaya başladık. sanki birkaç gündür birlikteymişiz gibi. o da bizimle yürüyor. zorunda değildi.
hem soğuk hem rüzgar var. manzara tarif edemem.o kadar yukarıdayım ki bulutlara değsem o kadar.
buranın bir de yaylası varmış. dedim yaylaya ne hacet. burası yayla zaten.

evlerden birine girebilir miyiz acaba der birge. bir bakalım .girdik. islam yılmaz'ın evi. masmavi gözlü bembeyaz saçlı biri islam amca. oralı. karısı oğlu gelini onların çocukları, elma yanaklı kızlarıyla oğulları ordalar. iftara hazırlanıyorlar. hava kararmak üzre.kemiğim iliğim ısındı. nasıl soğukmuş. eşi felç geçirmiş birgün ordayken. şimdi yavaş hareketleri ama buna şükürmüş.tuvaletlerine giriyoruz. dışarıdan balkondan dimdik bir merdivenle alt balkona iniliyor. orda tuvalet. bizim köydeki gibi bir delik ahşap yerin ortasında.

hava kararmadan aşağıda olmamız lazım. inilmez yoksa dağ tepe tırmandık çünkü yukarıya. burda kalın dedi islam amca. ömer'le gitmemiş olsak kalırdık. adamcağız bizim için yürüdü oraya kadar artık dönelim onunla.
dönüş yolu zifiri karanlık. epey ir öğrendik ömer bey'in hikayesini. istanbul'da yaşarmış o da 5 sene öncesine kadar. sonra şavşat'a taşınmış eşi orda çalışıyor. çocukları var. demiş burda taksi yok. şimdi 3 taksiyle şavşat'ın tek taksi durağı.
bizi gökçe pansiyon'a götürdü. nataşa otelleri var filan burası güvenli diye.
cemil gökçe. son derece konuşkan son derece cana yakın. pansiyonu işletiyor alt katı evi. eşi gürcüymüş. beş sene olmuş kaybetmiş. iki çocuğu var. "hayatı mutluluğa çevirmek" diyor sürekli. fotoğraf çekiyormuş. çocuklarını alıp gezermiş.
iki yataklı bir oda gösterdiler ne kadar?15 lira. ömer bey uygun mudur dedi?olmaz mı!ancak yetmedi en üst kata çıkardı cemil bey. orada bir çatı katı daire ister orda ister bu dairede kalın dedi, dairede kaldık o gece.
ömer bey bizi sevdi galiba. eritme peynir yedireyim dedi. olur dedik. eşyaları koyup çıktık yanına. efkar tepesinde eritme peynir o gecelik yalan olur, sucuklu yumurtaya fazlasıyla doyulur. uğur'un işlettiği bizim kafe'de. efkar tepesinden 60 köy görünürmüş.
ömer bey der ki sabah gelin gitmeden evvel size eritme peyniri yedireyim. olur.
geç vakit evdeyiz. herşey bir tuhaf görünüyor gözümüze. sonrası akıllar işler, kurgular başlar. -içim bir huzursuz be birg! neden sence? -herkes bi fazla iyi de ondan!herşey bir komplo mu yoksaaa!ışıklara bak!(ıışıklar RGB kırmızı yeşil ve mavi spotlar ayrı anahtarlarla yanmakta. üçü birden açıkken herşey normal de..)

nataşa oteli mi bu?tuzak mı! zeyneeeep!! birg tepinmeye başladı olduğu yerde. ben zaten panikte..gerizekalı mıyız?
krizler akıl yoluyla atlatıldı. sonrası deliksiz uyku olur inşallah.

şavşat
rakım merkez 1100m maden köyü 2500m
kalınan yer: gökçe pansiyon
karakterler: ömer bey, cemil bey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder