bu sefer fotoğraf makinem yok. ellerim ceplerimde.
her seferinde farklı olduğunu anladım yine. her görüşümde yeniden şaşırıp kalıyorum.
mezarlık tepesinin altındaki kilisenin yanına kadar indim. oradan gormemiştim mezopotamyayı hiç. kayalıkları da görmemişim daha önce. bir sürü kaya unufak olmuş yayılıvermiş. ova yeşil.ova yeşil olunca göğün rengi de bir farklı geliyormuş gözüme. kilise de başka göründü. hep gidip bakardım aslında yukarılardan sadece önde kilise ve ardındaki uçsuz bucaksız ovaya bakardım. seviyorum onu orada yalnız.
bugün onu apayrı gördüm. her zamankinden büyük ve arkadaki ovaya yüz vermiyor. hayret ki ne hayret. meğer hikmet arkanın yeşilindeymiş bu sefer ya da sarısında önceleri. sapsarıya kesmiş ovanın önünde durunca kaynayıveriyormuş arkaya onunla bir oluyormuş da yeşil oluverince arkası daha bir ayrı görünüyormuş.